Kafam Bi Online | PAZAR OKUMASI & DİNLEMESİ: Solu-Can
152
post-template-default,single,single-post,postid-152,single-format-standard,ajax_fade,page_not_loaded,,qode-title-hidden,qode_grid_1300,hide_top_bar_on_mobile_header,qode-content-sidebar-responsive,qode-child-theme-ver-1.0.0,qode-theme-ver-17.1,qode-theme-bridge,disabled_footer_bottom,qode_header_in_grid,wpb-js-composer js-comp-ver-5.5.5,vc_responsive

PAZAR OKUMASI & DİNLEMESİ: Solu-Can

”Ayda bir yazabilmek de bi’ şeydir.” diye kendimi avutarak başlıyorum bu güzel temiz ekran sayfasına 🙂

‘Pazar Okuması&Dinlemesi’ başlığına yanaşmayalı da epey olmuş. Hoş geldim o zaman! Hem de çok enteresan bi’ kitap ile pek hoş geldim…

Kitabı kapağına göre yargılama derler. Kapak kötü demek değil bu. İçerisindeki sürprizleri yansıtması her zaman mümkün olmuyor. ‘Solu-Can’ da benim için bu listeye girdi. Aslında ince mizah bulunduran kapak, ilk etapta gençlere yönelik gibi gelebilir. Lakin belli yaş üstü herkese, özellikle de yetişkinlere bazı gerçekleri hatırlatıp, parlatmak; bazı bilinmeyenleri de zihne kazımak için yazılmış adeta. 

Yer yer hikaye anlatır, yer yer sohbet eder gibi kaleme alınan kitapla yolum kesiştiği için çok mutluyum. Rafa kalkmış bilgilerimin tozunu almak, bilmediklerimi öğrenip aktarabilmem adına harika bi’ deneyim oldu benim için.

Konu: ‘Toplumsal Cinsiyet’

Sıkmadan, yormadan anlatması ustalık isteyen bir konu. Buna hikaye tadında başlayıp, araştırma verileriyle destekleyip; hayatın ‘Doğum, çocukluk, gençlik, aşk, iş, savaş, ekonomi, yaşlılık ve insanlığın var oluşu’ gibi başlıklar altında birbirinden kopmadan anlatabilmek; iyi bir kurgudan daha öte benim için.

Sevgili Çağlar Çabuk‘un kalemine sağlık.  Arka kapağı (Bence bi’ kitabın kendini anlatması adına en önemli kısmı) ‘ndaki yazıyı da paylaşmak istiyorum. Sürükleyici ve mühim bi’ kitap olduğunu düşünüyor, kesinlikle tavsiye ediyorum! Keyifli Okumalar…

Giderek usta bir hikaye anlatıcısına dönüşen Çağlar Çabuk, en karmaşık mesleki konuları bile rahatça izlenir, kolayca anlaşılır bir dilde aktarmayı başarıyor. Onu okurken, sizinle bilgi paylaşıldığını hissetmiyorsunuz bile. Muzip bir fıkra,  hoş bir şarkı dinler gibi, sayfaları bir solukta tüketiyorsunuz. Kitabın kapağını kapadığınızda ise, dudağınızda hafif bir tebessüm ama dimağınızda acı bir lezzet bırakıyor, güle oynaya deşilen toplumsal gerçekler.
Solu-Can’da bir adım ilerisi de var.
Konusu kapağında da yazılı: Toplumsal Cinsiyet.
Tabii, hepimiz biliyoruz, Erkek Millet’izdir vesselam.
Sayısı giderek artan kadın cinayetleri, gazetelerin, televizyonların, sosyal medyanın sınırlarını her gün biraz daha zorluyor.
İşlenen zincirleme suçları durdurmanın çaresi ise ne cezaların ağırlaştırılması, ne polisiye tedbirler.
Onlar da şart olabilir ama asıl çözüm çok daha derinlerde, toplumun cinsiyet kodlarında.
Çağlar Çabuk neşteri tam da oraya vurmuş.
Üstelik elinde keskin bir bıçak değil, yumuşacık bir canlı var: Solu-Can.
Neden solucan? Çünkü az sayıda iki cinsiyetli hayvandan en yakın tanıdığımız.
O ne erkek, ne dişi, o hem erkek, hem dişi.
Aynı vücudun birbirinden ayrılmaz iki parçası bu iki cinsiyet.
İnsan toplumunda da aynı değil mi?
Biri olmadan diğeri de olamayacağına göre, sürüp giden bu ayrım neden?
Erkeklik öldü mü?
Ölmedi, üstelik öldürmeye devam ediyor.
Bu seri cinayetlere son vermenin ilk adımı, kendi zihnimizin kodlarını tanımak, yeniden yargılamak ve değiştirmek.
Mümkün mü?
Bakalım Çağlar Çabuk ne diyor?

No Comments

Sorry, the comment form is closed at this time.